Koyun Doly SözleriEv okul dedikleri, sınırları çizilmiş ince kırmızı hat! Ey
hat; gel git tekdüze sıradan bir dünya. Yıllar gelip geçer
böyle, gelip geçer gençlik. Gören göz kör değil;
sindirilmiş tek tip kabak tarlasına ekilir tohumlar Marş,
marş; haşhaş gibi gençliği öldüren Bu eğitim sistemi beni
seni tanımaz buldozer gibi yıkıp-ezer-geçer esrar suyu
sıkılmış posa, kupkuru beyinler ruh gibi dolaşır genç ölü
bedenler yetiştiren yere göğe sığmaz dedikleri bu okul ne
ki söyle bana klonlama merkezi Koyun Dolly; dolu işte
önümüzde sağımlık Dolly, ne ki çoban için? Yalan atıp
tutar
o; sürüden ayrılanı kurtlar kaparmış! Geç bunları! Kaval
çalan çoban, bugün değilse yarın kurt değil çoban koyun
postu deler, geçer. İyi düşün şimdi söyle; başındaki
çoban,
kaval çalar tıngır mıngır; niçin kaval çalar? Uyutmak için
ha! Söylesene bana şimdi ipler kimin elinde? Sürüden
kaçmak
mı? Yemezler koçum; yersin sopayı! Rest çekerek ha; hak,
hukuk deyerek nereye kadar böyle? 'Cak, cak, ciyak'
mezbahada verirsin son nefesini sen. Koyun olmadan çoban
olmaz hem! Oscar'ı kapan hep, en iyi koyun boyun eğen
koyundur. Ver gazı gitsin; en büyük koyun bizim koyun!
Yürü; anca gidersin! Enerjimizi emen hep, ev, okul,
eğitim! 'Dırdır, mırdır, hırdır, vır-vır'; yüklüyorlar
beynimize beş para etmez bilgi çöpünü hep Kopuk hayattan
bu
yalanlar üst üste; telkinlerin tümü hep gerçekleri gizler.
Dışarıda çalıp kaçan vurup giden bağnazlar; içeride börttü
böcek Polyana gözü süsler! Okulda ha yıkanır beyinler;
gencecik beyinler ninniyle uyurlar; yıkanır beyinler;
gencecik beyinler.
Şimdi sıra evde! Baskı dolu bu dünya bataklıktan beslenir:
Bu doğru o yanlış, saçım başım, donuma uzanır eller, kirli
kanlı eller; seve seve değil ! Sahibimiz dolu bizim:
tanrı,
devlet, toplum, ana, baba, akraba; uşaklarıyız biz boyun
eğen onlara! Adımları hep aynı: bir ileri iki geri. Bu
dünyaya piyon doğurmak ana baba işi!Düşün hele bir; amaç
için piyon gitse kime ne yazar? Bencil yaratıklar
gençlerden korkarlar; kıskanırlar benimkini; yuh be!
Kızlık
zarına bile burnunu sokan yobaz çirit atar ortada; gezmek
tozmak yok, eğlenmek yok, sevişmek hiç yok. Boyun eğmek
çok
övgü alır durur; saç baş tek tip ot gibi yaşam. Bu umut
öldüren çile biter mi hiç? Gün güne eklenir; beyin yıkama
seansları devam eder gider böyle
Üniversite; 'yaşasın özgür mekan' derken sonsuz bir çöküş
Nerede bilim-özgürlük nerede bağımsızlık? Yıllardır bize
oynanan yine aynı oyun bu, yine aynı sahne: 'Sürü ve
Çoban'
Papağan gibi öten beyinsiz budalar it gibi ürer, durur,
büyür, uyurlar Dünyadan haberi olmayan bu öküzlerle ha
aynı
ahıra doğduk biz aynı ahırda büyüdük; seve seve değil?
Yıllar sonra işlenmiş, törpülenmiş beyinler bizi ezip
geçmek için piyasaya sürülür; Tümünü belki ama beni asla
ha! Benim adım Jöntük;dimdik ayakta! Şimdi savaş zamanı;
doğruya doğru derim ben,yanlışa yanlış! Neşter gibi keskin
sözüm, kabus gibi çöker atar, düzer sayar geçerim;
kuyunuzu
derin kazar, kireç döker yakarım; kürek, kürek toprak
atar,
tek başıma gömerim! Çektirin gidin şimdi cehennemin dibine
dibi dibine! Çalmadan oynar bizim ayılar! Vur davulu, vur,
dibine de vur, vur; önümü de hortumlar bizim ayılar! Vur
davulu vur, Doly'e de vur,vur! Sağa-sola sapma; kafanı
kaldırma; sakın 'hı' bile deme; valla, illa salla Koyun